

Venezuela'nın lideri Nicolas Maduro, ABD'yi ülkesine karşı her gün “psikolojik bir savaş” yürütmekle itham etti.
Devlet televizyonu VTV'ye konuşan Maduro, ABD’nin Karayipler bölgesindeki askeri faaliyetlerini dikkatlice izlediklerini ifade etti.
ABD'nin, Venezuela'daki “rejim değişikliği” amacında olduğunu savunan Maduro, “Amerikan emperyalizmi her gün sözlerle tehdit ediyor, sürekli bir psikolojik savaş sürüyor. Oradan bir söz, buradan bir başka söz, gemiler bir tarafta, füzeler başka bir tarafta…” şeklinde konuştu.
“YOUTUBE SANSÜR UYGULUYOR”
Maduro, ülkesinin bağımsızlığını ve egemenliğini korumak için halk ve ordunun tam bir birlik içinde hareket edeceğini belirterek, sakin ve sağduyulu davranacaklarını vurguladı.
YouTube hesabının hala kapalı olduğunu dile getiren Maduro, platformun kendisine sansür uyguladığını belirtti. YouTube ekibine “aptallar” dediğini ifade eden Maduro, “YouTube, sizin de sonunuz gelecek. Çünkü Venezuela’ya bulaşan kurur. Kuruyacaksınız, YouTube’un efendisi beyler ve hanımlar, emperyalizmin sahipleri!” açıklamasında bulundu.
Maduro'nun YouTube hesabı, hiçbir gerekçe sunulmadan 22 Eylül'de kapatılmıştı.
Hesap kapatılmadan önce 200 binden fazla takipçiye sahipti ve Maduro'nun konuşmaları ile Venezuela Devlet Televizyonu’ndaki haftalık programından kesitler paylaşmak için kullanılıyordu.
NE OLMUŞTU?
ABD Başkanı Donald Trump, daha önce imzaladığı bir kararname ile Latin Amerika kökenli uyuşturucu kartelleriyle mücadele amacıyla ordunun daha etkin kullanılmasını talep etmişti.
Bu bağlamda, ABD, ağustos sonlarında Venezuela açıklarına denizaltı ve savaş gemilerinden oluşan bir deniz gücü göndermiş, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de ordunun Venezuela'da rejim değişikliği dahil operasyonlara hazır olduğunu belirtmişti.
Maduro ise bu duruma karşılık olarak ülkede 4,5 milyon milis gücünü harekete geçirdiğini ve her türlü saldırıyı karşılamaya hazır olduğunu duyurmuştu.
ABD'nin Venezuela açıklarında bazı tekneleri “uyuşturucu kaçakçılığı” gerekçesiyle hedef alması, hem Venezuela yönetimini hem de uluslararası kamuoyunu eleştirilere yol açtı. Yapılan saldırıların “uluslararası hukuka aykırı olduğu” iddiaları öne sürüldü.


