Demans ile depresyon arasındaki ilişki uzun zamandır tartışılıyor. Ancak yeni bir çalışma, orta yaşta ortaya çıkan altı depresif belirtinin demans riskini onlarca yıl öncesinden tahmin edebileceğini öne sürüyor.
The Lancet Psychiatry dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bu belirtileri yaşayan bireylerde 20 yıl sonra veya daha sonrasında demans gelişme olasılığı önemli ölçüde artıyor.
Araştırmacılar, eğer gerekli önlemler alınmazsa, 2060 yılına kadar demans tanılarının yılda 1 milyona ulaşmasının beklendiğini belirtiyor.
25 YIL SÜREN TAKİP ÇALIŞMASI
University College London'dan araştırmacılar, çoğu erkek ve beyaz olan 5811 orta yaşlı katılımcının verilerini inceledi.
Demans tanısı bulunmayan ve 45-69 yaş aralığında olan katılımcılar, depresif belirtiler açısından değerlendirildi ve sağlık durumları 25 yıl boyunca izlendi.
İzleme süresinin sonunda katılımcıların %10'una demans tanısı konuldu. Analizler, orta yaşta depresyon yaşayan bireylerde demans gelişme riskinin %27 daha yüksek olduğunu gösterdi.
İŞTE O ALTIDA BELİRİCİ ÖZELLİK
Bu araştırmaya göre, 60 yaş altındaki yetişkinlerde görülen altı belirti, risk artışının nedenlerini açıklıyor. Bu belirtiler şunlardır:
- Özgüven kaybı
- Sorunlarla başa çıkamama
- Başkalarına karşı sıcaklık ve yakınlık hissedememe
- Sürekli gerginlik ve sinirlilik hali
- Yapılan işlerden memnuniyetsizlik
- Odaklanma güçlüğü
Araştırmacılar, özellikle özgüven kaybı ve sorunlarla başa çıkmada zorluk çekmenin demans riskini yaklaşık %50 artırdığını tespit etti.
Diğer yandan, ruh halinin düşük olması, intihar düşünceleri ve uyku problemleri gibi yaygın depresyon belirtilerinin uzun vadede demans ile anlamlı bir ilişkisinin bulunmadığı belirlendi.
SOSYAL İZOLASYONUN ARTIRICI ETKİSİ
Araştırma ekibi, belirtilerin sosyal izolasyonu artırarak zihinsel olarak uyarıcı deneyimlerin azalmasına yol açtığını ve bunun bilişsel dayanıklılığı zayıflattığını ifade etti.
Uzmanlar, orta yaşta depresyon tedavisinde özellikle bu altı belirtinin dikkate alınmasının, gelecekte demans riskinin azaltılmasına yardımcı olabileceğini vurguladı.
Öte yandan, araştırmacılar çalışmanın bazı sınırlamalarının olduğunu da belirtti. Bu sonuçların kadınlar ve etnik azınlıklar için geçerli olmama ihtimali bulunduğu ifade ediliyor.
