

Küresel ısınmanın etkisiyle buzul alanları ve hacimleri azalmakta ve yüzyılın sonuna gelindiğinde Avrupa Alpleri ile Kafkasya Dağlarındaki buzulların tamamen yok olacağı öngörülmektedir.
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) verilerine göre, küresel ısınma deniz ve hava sıcaklıklarını artırıyor. Bu artış, büyük miktarda tatlı su barındıran buzulların hızla erimesine yol açıyor. Dünya üzerindeki en büyük buzul kütleleri olan Antarktika her yıl ortalama 135 milyar ton, Grönland ise yaklaşık 266 milyar ton buz kaybediyor.
Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Matthias Huss, buzul erimeleri ile ilgili kritik eşikleri ve küresel ısınmanın hızlanan erimelere etkisini değerlendirdi.
Dünyadaki buzul tabakasındaki değişimlerin iklim koşulları ile yakından bağlantılı olduğunu vurgulayan Huss, son yüzyılda yaşanan değişimlerin en önemli sebebinin insan faaliyetleriyle artan ısınma olduğunu belirtti.
Buzullar 1850'lerde Gerilemeye Başladı
Huss, buzulların kapladığı alanın 1850'lerde son 10 bin yılın en yüksek seviyesine ulaştığını, bu nedenle o dönemin “Küçük Buz Devri” olarak adlandırıldığını hatırlattı. O tarihten bu yana, buzullar gerileme sürecine girdi ve son birkaç on yılda bu süreç belirgin biçimde hızlandı.” diye ekledi.
Dünya genelinde son 100 yılda buzulların kütle kaybıyla ilgili yeterli veri bulunmadığını ifade eden Huss, “Ancak kaybın muazzam olduğu söylenebilir. Son 20 yılda dünya genelindeki buzullar 6 bin kilometreküpten fazla buz kaybetti. Bu miktar, Grönland ve Antarktika'daki devasa buz tabakalarının kayıplarından daha fazla ve toplam hacmin yüzde 5'ine denk geliyor.” dedi.
Huss, dünya genelindeki buzulların erime hızının 2010-2020 döneminde bir önceki 10 yıllık döneme göre yaklaşık yüzde 36 arttığını vurgulayarak, “İklim ısındıkça buzullar erimeye başlar ve geri çekilir. Normalde bu süreçte buzullar daha yüksek ve dolayısıyla soğuk bölgelere çekilerek denge kurmaya çalışır. Eğer ısınma yavaş olsaydı, buzullar yeni koşullara uyum sağlayabilir ve erime hızı zamanla azalabilirdi. Ancak günümüzde küresel ısınma o denli hızlı ilerliyor ki, buzullar bu dengeyi kuramadan hızla eriyor.” şeklinde konuştu.
Erimenin etkisinin kıtadaki buzul kütlesinin yoğunluğuna göre değiştiğini belirten Huss, “Avrupa'da buzullar daha küçük ve kıta, 2000 yılından bu yana yüzde 40'lık bir kayba uğradı; bu kaybın yüzde 25'i son 10 yılda gerçekleşti.” bilgilerini aktardı.
Huss, Avrupa Alpleri, Kafkasya ve Rocky Dağları gibi daha küçük buzul bölgelerinin en hızlı kayıp yaşadığına dikkat çekerek, “Toplam buz kaybı açısından Alaska ve Patagonya en kritik bölgeler. Genel olarak şu anda dünyadaki tüm buzulların buz kaybettiğini söyleyebiliriz. Grönland ve Antarktika dışında, 2000 yılı civarında dünya genelinde yaklaşık 700 bin kilometrekare buzul alanı ve toplamda yaklaşık 160 bin kilometreküp buz hacmi bulunuyordu. Günümüzde bu rakamlar yüzde 5-10 oranında azalmış durumdadır ancak güncel dünya çapında kesin bir tahmin mevcut değildir.” şeklinde ifade etti.
Uzun Vadede Beklenenden Fazla Kayıp Olabilir
İklim değişiklikleriyle birlikte gelecekte buzulların daha da büyük ölçekte geri çekilmesinin beklenildiğini belirten Huss, “Dünya genelinde, 2100 yılına kadar mevcut buzların yüzde 26-41'inin kaybolacağı öngörülüyor; uzun vadede bu oran daha da artabilir. Özellikle Avrupa Alpleri ve Kafkasya Dağları gibi bölgelerde, bazı senaryolar doğrultusunda tüm buzulların tamamen yok olacağı tahmin ediliyor.” dedi.
Huss, buzulların erimesinin en önemli etkisinin dünya genelinde deniz seviyelerinin yükselmesi olduğunu vurgulayarak, “2100 yılına geldiğimizde en az 1 metre deniz seviyesi yükselmesi bekleniyor. Bu durum kıyı alanlarında yaşayan milyarlarca insanı tehdit ediyor.” şeklinde uyarıda bulundu.
Buzul erimelerinin ayrıca okyanus ekosistemlerinde de farklı etkileri olabileceğine değinen Huss, özellikle kıyılara taşınan tortu ve besin maddelerinin erime süreciyle birlikte değişiminin kritik olabileceğini ifade etti.
Huss, küresel karbon emisyonlarının sınırlanmasının en etkili adım olduğunu belirterek, “Emisyonların mümkün olan en düşük seviyeye indirilmesi, iklimi etkili bir şekilde dengeleyebilir ve uzun vadede buzulların da istikrar kazanmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, iklimin dengelenmesi sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve aşırı yağışlar gibi ekstrem hava olaylarının etkilerini azaltarak, birçok olumlu sonuç doğuracaktır.” dedi.


