reklam
reklam
DOLAR 42,9259 % 0.13
EURO 50,6303 % -0.18
STERLIN 58,0924 % -0.18
FRANG 54,4123 % 0
ALTIN 6.250,52 % 1,29
BITCOIN 87.532,00 -1.418
reklam

İmralı’ya gitmeyerek doğru karar vermişiz

Yayınlanma Tarihi : Google News
İmralı’ya gitmeyerek doğru karar vermişiz
reklam

MAHİR BAĞIŞ / NEFES

ÖZGÜR Özel, NEFES gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı Deniz Zeyrek, Temsilci Yardımcısı Tarık Işık ve muhabir Mahir Bağış’ın sorularını yanıtladı. “CHP’nin süreç komisyonuna sunduğu raporlar eleştirildi, eksik olduğu ifade edildi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?” sorusuna Özel “CHP, tarihsel tutarlılığı içinde bu komisyonun kurulmasını savunmuştu. Yaşadığımız birçok güçlüğe rağmen ilkesel olarak bu komisyonda durduk. Komisyona sunduğumuz rapor çeşitli eleştiriler aldı bazı çevrelerden. MHP’den, DEM Parti’den bazı eleştiriler oldu ama CHP’nin hakkını teslim eden çok sayıda yazar, çizer, entelektüel çevreden de yaklaşım oldu” yanıtını verdi.

DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI

Özel, sözlerine şöyle devam etti: “Raporları okurken bazı partilere pembe gözlükle bakıp, CHP’ye koyu bir güneş gözlüğüyle bakan bir anlayış var. Mesela ‘Kürt sorunu yoktur’ diyen partilerin, onların raporunu olumlayanların, ‘Kürt sorunu vardır ve demokrasiyle çözülür’ diyen CHP raporunu eleştirdiğini gördük. Burada hakikaten raporun kendisinden ziyade gözlüğün camıyla ilgili bir problem var. Bir tarafı fazla olumlayan, diğer tarafı fazla kötümser bir bakış açısıyla irdeleyen bir yaklaşım mevcut. Sonuçta CHP, sorunun varlığını kabul ediyor ve demokratikleşme yoluyla çözülmesi gerektiğini savunuyor. Sorunun çözümüne yönelik spesifik düzenlemelere ihtiyaç olunca, kimisi buna özel yasa, kimisi özel kanun, düzenleme diyor. Önemli olan burada önceliklendirme konusunda şu yanlış dilden vazgeçmek lazım; ‘Önce sorun çözülecek, demokratikleşme arkasından gelecek’ anlayışı yanlıştır. Bu muhalefetteki partiler açısından da, muhalefetteki seçmen açısından da kaygılı seçmen açısından da güven veren bir şey değil. Bu yüzden ben iç içe bir süreç işletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Demokratikleşme adımı atılırken düşünmek gerekir. Yani Kürt sorununu tüm boyutlarıyla çözmeye yönelik demokratikleşme adımlarının da iç içe atılması sürece güven verir. Bizim önerimiz peş peşelik değil, iç içelik ilkesi içinde meselenin çözülmesidir.”

KARARLILIK ÖNEMLİ

Özel, “CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı kamuoyunda sıkça tartışıldı? Sizce bu karar doğru muydu?” sorusuna şöyle yanıtladı:

“Birincisi her şeyi öyle karar vermiyoruz, toplumun nabzını yokluyoruz. Buna partinin oyu açısından bakmıyorum, orada zaten istikrar kazandık. Adaya gitme kararını vatandaşın nasıl yorumladığı noktasında CHP’nin kararı, başta kendi seçmeni olmak üzere genel seçmen tarafından da doğru bulundu. Hatta ilk başta komisyona girmemize olumsuz bakan bir grup daha sonra CHP’nin komisyona girmesini ve adaya gitmemesini doğru bulduklarını bildirdi. İkincisi, sahadan milletvekillerimize ve bize gelen geri bildirimlerde de ‘doğru yaptınız’ mesajı verildi. Üçüncüsü ise diğer siyasi partilerin tutum ve davranışlarıdır. Daha çok adaya gitme kararı alan partilerden sert eleştiriler geldi. Adaya gidip geldikten sonra CHP’nin tutumunun önemi ortaya çıktı. Süreç, bir partiden giden milletvekilinin bile inkar ettiği bir fotoğraftan, videodan bile imtina edildiği bir aşamaya dönüştü. Ben ‘Biz gelirsek ne fotoğraftan ne videodan çekiniriz. Gittiğimizi gizlemeyiz’ demiştim. CHP’nin bu samimi tutumu toplumda karşılık buluyor. Bence seçmen, karar ne olursa olsun arkasında samimiyetle durabilen bir parti görmek istiyor. Bu yüzden CHP’nin komisyondaki varlığı herkes tarafından önemseniyor. Demek ki komisyona girerken de adaya gitmediğimiz için de doğru bir karar vermişiz. Çünkü CHP gidip de sonra komisyonda bulunması açısından belki şu anda bulunduğu konuma göre çok daha sıkıntılı bir pozisyonda olabilirdi. Şimdi ne öneriyorsak, tarihsel tutarlılık içinde kendi fikrimiz olarak ve bulunduğumuz başta tarif ettiğimiz pozisyonu koruyarak bulunuyoruz.”

Adaylık iddiam yok

Özel, “Erdoğan’ın karşısına aday olarak sizi istediği söyleniyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Ben Erdoğan’ın karşısındayım zaten. O AK Parti’nin, ikinci partinin. Ben birinci partinin genel başkanıyım. Şu anda adayım Ekrem İmamoğlu. Erdoğan’ın adayını duymak isterim. Zaten Erdoğan’la karşı karşıyayız. Seçimde yarışacağız. Cumhurbaşkanı adayımız kim olacak? Erdoğan ilan etsin. Benimki şu anda bu kadar büyük bir haksızlık yapılmasına rağmen adayımız Ekrem İmamoğlu. Adayımın diplomasını bırakırsa bana birisi hazır benim. Yok, diploma üzerinden engellemeye çalışırsa, CHP adayını en katılımcı bir şekilde belirler. Onu yenecek bir aday belirleriz. Benim şu anda Cumhurbaşkanı adayı olma gibi bir iddiam, niyetim ilk günden beri yok ama CHP’nin adayı Erdoğan’ı yenecek güçte olacaktır.”

Dış politika savruluyor

ÖZEL Türkiye’nin dış politikası hakkında “Hem savruluyor hem de kimin ne yaptığını kestirmek mümkün değil” dedi ve ekledi: “Hakan Fidan’ın başka bir yaklaşımı var, İbrahim Kalan’ın başka bir yaklaşımı var. Erdoğan’ın tam olarak ne yaptığı belli değil ama Trump ve İngiltere’yle kurduğu ilişki üzerinden Türkiye’de meşruiyet kazanacağım, seçim kazanacağım diye onlara gösterdiği teslimiyetin yarattığı riskler var. Kurduğu ve bozduğu ilişkiler açısından Türkiye’yi çok ciddi bir tehdit altında bulunduruyor. Türkiye’nin engin dış politika deneyimlerini terk ederek, AK Parti’deki aktörler açısından ve bu aktörlerin kendi gelecekleri doğrultusunda kurdukları ilişkileri bir milli güvenlik tehdit olarak değerlendiriyorum.”

İmamoğlu’nun adaylığı 2026’daki seçimde uzak

Özel, “Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmaması durumunda CHP ne yapacak?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Cezaevi, İmamoğlu’nun adaylığına bir engel teşkil etmiyor. Diploma davasında yürütmeyi durdurma kararı çıkarsa İmamoğlu’nun adaylığını nasıl engelleyecekler? Yargı sürecinde hakimler değişse de bu kadar göz göre göre büyük bir hukuksuzluk var. Bu konuda elimizden geldiği kadar yargı süreçlerini dikkatli takip ediyoruz. YÖK’ten istenen belgeler ve ibarelerin toplamına verilebilecek cevaplar düşünüldüğünde Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının 2026’da yapılacak bir seçimde çok uzak ihtimal olduğunu düşünmüyorum. Çünkü şu anda daha bir siyaset yasağı almış durumda değil.”

REFERANDUM OLUR

Bir üniversitenin boyanması ve ring seferlerinin düzenlenmesi için kurulmuş yetkisiz bir kurulunun yaptığı iptalle, 15,5 milyon kişinin aday gösterdiği birine mani olunması başka bir maliyet yaratır Erdoğan’a. Onu o düşünecek. Ekrem İmamoğlu’nu öyle kısıtlayıp da İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulu kararıyla kısıtlayıp da seçim kazanmaya kalkarsa İmamoğlu’nun mağduriyetini ortadan kaldıracak adeta bir referanduma dönüşen bir seçim atmosferini göze alabileceğini düşünmüyorum Erdoğan’ın. Aday bulunur. CHP’nin en doğru adayı kimse onu aday gösterir, seçimi kazanır, diplomayı iade eder, hep birlikte Türkiye’yi ayağa kaldıracak bir iktidarı kurarız.”

Libya uçağının düşmesindeki şüphe ortadan kalkmalı

Özel, “Libya Genelkurmay Başkanının uçağı düştü, Sayın Bahçeli de bir şüpheli durum var gibi bir açıklama yaptı. Siz bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bu konuda Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamayı ben uçak düştüğü gün yapmıştım. Erken konuşmamak lazım ama bütün yerdeki kontroller yapılmış ve aniden elektrik arızası olabilir. Normal bir arıza olsa, süzülerek havaalanına kadar gelmesi gerekirdi, bu kadar kısa sürede düşmesi anormal. Bu uçağın firmasının daha önce Libya’ya İrlanda’dan paralı askerler taşıdığı, daha sonra Ukrayna’da savaşmak için taşıdığı gibi bir durum da var. Burada artık bir şüpheyi dile getirmek, komplo teorisyeni olmak değil. Bu şüphelerin ortadan kalkması gerekiyor. Elmadağ’a bir drone gelmiş, onu düşürmekle övünüyorlar. O drone’nun buraya kadar gelmiş olması, bir utanç kaynağı. Kocaeli’de bir drone düşmüş, bir drone Balıkesir’de. Şimdi bu hedefler, askeri olarak son derece stratejik, biri hava üssü, diğeri deniz üssü, bir tanesi Türkiye’nin Aselsan, Roketsan gibi önemli tesisleri.”

AKP’den uzaklaşana ulaşmamız gerek

Özel, “CHP, yeni dönemde nasıl bir politika izleyecek?” sorusuna şöyle yanıtladı: “Bu ülkenin kronikleşmiş, vatandaşı canından bezdiren sorunlarla hangi çözümleri anlatacağımız bir pozitif gündemi kuracağız. Mücadeleyle, direnerek, otobüsün üstünde yapılan saldırılara direnerek önemli bir noktaya geldi parti. Ama bundan sonrasında artık iktidar partisine bugüne kadar oy vermiş, sorunumu hangi parti çözecek diye bekleyen kararsızlar ve iktidar partisinde halen duran, her geçen gün partiyle bağının zayıfladığı tahmin edilen kitleler üzerinde 2026 yılında büyük bir çalışma yapmamız, onlara ulaşmamız ve derdimizi anlatmamız gerekiyor. Gölge bakanların ve Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi içindeki isimlerin, politika kurulu başkanlarının daha görünür olmalarını çok önemsiyoruz. 5 ila 7 kişilik kurullar ve kuruldaki her bir kişi örneğin sağlıkta alt kurulda veteriner, diş hekimi, eczacı, tabip olmalı ve onların çalıştıkları ekipleri oluşturacak. En aşağıda ciddi bir saçaklanma ve sahadan beslenen bir pozisyon olacak. Üret öğret, anlat ve çalış olacak.

Örgütümüze öğretecekler. Örgüt, onların parti okulu üzerinden öğrettiği şekilde, örneğin işçilerle ilgiliyse bütün işçi servislerinde, fabrika önlerinde tarımla ilgiliyse köylerde eğitimle ilgiliyse okul önlerinde, okul aile birliklerinde ya da eğitim sendikalarında çalışacaklar. Örgütümüze bunu öğretecekler. Televizyonlarda ve sosyal medyada anlatacaklar. Ayrıca kendi güçlü heyetleri ile sahada çalışacaklar. Yani dört önemli görevleri var, onlara anlattığımız; üret, öğret, anlat ve sahada çalış. Demirel’in bir sözü vardı, ben bunu CAO’da anlattım. Dermiş ki ‘Ahali televizyonda gördüğü adama oy vermez. Ahali köyünde, bucağında, ilçesinde gördüğü adama da oy vermez. Ahali televizyonda gördüğü adamı ilçesinde, bucağında, köyünde görürse oy verir.’ Yani hem televizyonlarda, medyada, sosyal medyada görünür, bilinir olup sonra bunu Anadolu’ya taşımak çok önemli.”

reklam

YORUM YAP